Onun Adı Can - Aşk Hikayesi

Sponsorlu Bağlantılar

Doğuş Pertez

Doğuş Pertez

Admin
    Konu Sahibi
Onun Adı Can - Aşk Hikayesi
"Yine yeni bir gün başlamıştı. Annem beni uyandırmakla uyandırmamak arasında kararsız bir halde yatağımın başında bekliyordu. Biliyorum, o da beni uyandırmak istemiyor... Ne de olsa ben onun ilk göz ağrısıyım, beni canı gibi sever. İstemeye istemeye de olsa beni uyandırıyor: “Oğlum hadi uyan sabah oldu!”. Gözlerimi açtığımda annem bana hep gülüyor olurdu ve yine beni o güler yüzüyle uyandırdı. Gözlerimden uyku akıyordu ama uyanmam gerekiyordu hemen yüzümü yıkayıp, pencerenin kenarına gelip, “umarım bu gün yağmur yağmamıştır” dedim.
Perdeyi hafifçe aralayıp, buğulu camı elimle yavaşça silerek dışarıya baktım. Gece yağmur yağmış yerler ıslak ve hava da kapalıydı. ”Of ” demiştim. Üstümü giyip montumu da sırtıma aldım. Sonra evin çıkış kapısına doğru ilerledim. Annem bana: “Oğlum kahvaltı yapmayacak mısın?” diye sordu. ”Yok, anne” dedim. Kapıya geldiğimde simit tepsisini alarak dışarıya çıktım. Sabahın erken saatleri olduğu için kimseler yoktu. Bizim mahallenin köşesinde bulunun bakkal Salih Abi dükkânı daha yeni açıyordu. ”Günaydın Salih Abi hayırlı işlerin olsun” dedim. Salih Abi de bana “Sağ ol canım sana da hayırlı işler” dedi. Biraz yürüdükten sonra, simit fırının önüne gelmiştim. Girdiğimde fırın sahibi Murat Abi vardı sadece. Murat abimin 5 tane kızı vardı ve hiç oğlu olmamıştı belki de o yüzden beni çok seviyordu. Geldiğimi gören Murat abi “hoş geldin oğlum” demişti. ”Hoş bulduk abi” diye karşılık verdim. Simit tepsisini tezgâhının üstüne koyup “50 tane alayım abi” dedim. Murat Abi bakarak “Bırak şimdi simitleri, git içerden bir sana bir de bana çay getir de içelim!”. Sabah kahvaltısını hep Murat Abi'nin yanında yapardım, bugün de onunla beraber yapacaktım. İçeri gidip 2 tane çay aldım geldim. Murat Abi de fırından yeni çıkmış poğaça getirmişti. Beraber kahvaltı yapmıştık her zamanki gibi. Sonra ayağa kalktım “Murat abi şu benim simitleri ver de ben işime bakıyım” dedim. Murat sayarak simitleri simit tepsisine yerleştiriyordu. Sayma işlemi sona erdikten sonra “Hazır oğlum gel al tepsini“ dedi. Ben de simitlerin parasını vererek “Murat Abi, hadi sana hayırlı işler” diyerek simit tepsisini başımın üstüne aldım, Murat Abi de “hadi hayırlı işlerin olsun oğlum” dedi. Şimdi de her zaman simitlerimi sattığım Atatürk Caddesi'nin en gösterişli yerine, caddenin tam ortasına doğru gidiyorum. Çünkü oradan zabıtaların nerden geldiğini görüyordum bir de sürekli müşterilerim var ve her sabah benden simit alırlar. Artık gelmiştim yerime simit tezgâhımı kurup “Ya bismillah“deyip işime baktım. Oturacak bir taburem olmadığı için çoğu zaman ayakta kalırdım, bazen de kaldırıma otururdum."
Barış yine gece internete takılmış ve derste uyuya kalmıştı. Ders edebiyat konu ise hikâye idi. Dersteki öğretmen sınıfta gezinirken Barış’ın uyuduğunu gördü ve Barış’ın yanında oturan arkadaşı, onu sarsarak uyandırmıştı. Maalesef öğretmen Barış’ın yanı başında belirmişti. Gözlerini zorla açan Barış önce ortalığa bakınarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yanı başındaki edebiyat hocasını gören Barış anlamıştı yine derste uyuya kaldığını. Edebiyat hocası “Evet arkadaşlar şimdi Barış arkadaşımız bizlere bir hikaye örneği vereceğine eminim, evet Barış seni dinliyoruz.” Barış halen ne olduğunu anlamaya çalışıyordu yanındaki arkadaşının yüzüne bakarak “Ne hikayesi oğlum?” dedi. Yanındaki arkadaşı: “Bir hikaye anlat oğlum hoca sana bakıyor!“ dedi. Edebiyat hocası tam konuşmaya başlayacağı sırada Barış başladı: “Yine yeni bir gün başlamıştı…” Barış hikayeyi bitirdiğinde sınıftaki her kez şaşkın bir ifadeyle Barış’ın yüzüne bakıyorlardı, o sırada teneffüs zili çalmıştı. Öğrenciler sınıftan yavaş yavaş çıkarken Barış’ın yanında oturan Arif, Barış’ın yüzüne bakarak “Oğlum bunları nereden uydurdun 2 dakikada” dedi. Barış, Arif’e bakarak gülümsedi ve: "Uydurmadım ki rüyamda gördüm!" Arif şaşırmıştı: “Nasıl rüyanda gördün şimdi bunların hepsi bir rüya mıydı?” Barış evet der gibi başını salladı. Arif şaşkınlığını üstünden atamadan: "Peki, peki… Bu çocuğun adı ne?“ Barış yüzünü pencereye çevirerek simit satan çocuğa bakarak: “Onun adı Can“ dedi…
 


Üst Alt